|
2011 VAN DEPREMLERİNDEN 2020 İZMİR DEPREMİNE: RANT UĞRUNA DEPREM GÜVENLİĞİNDEN VAZGEÇMENİN BEDELİ |
Yayına Giriş Tarihi: 30.10.2024 00:00
Güncellenme Zamanı: 30.10.2024 14:08:24 Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ |
|
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulunun, 2011 Van ve 2020 İzmir Depremlerinin Yıl Dönümü nedeniyle yaptığı, 23 Ekim 2024 tarihli açıklama. |
2011 Van Depremlerinden 2020 İzmir Depremine: Rant Uğruna Deprem Güvenliğinden Vazgeçmenin Bedeli
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulunun, 2011 Van ve 2020 İzmir Depremlerinin Yıl Dönümü nedeniyle yaptığı, 23 Ekim 2024 tarihli açıklama.
Türkiye`de ortalama iki yılda bir yıkıcı bir deprem meydana gelmesine rağmen, deprem tehlikesine karşı gereken önlemlerin alınmasında ciddi bir ilerleme kaydedilmemesinin en bariz iki örneği, 2011 Van Depremleri ile 2020 İzmir Depremidir.
Büyük Marmara Depremlerinden yalnızca 12 yıl sonra, 2011 yılında Van`da, 23 Ekim ve 9 Kasım tarihlerinde meydana gelen iki büyük deprem, sadece 17 gün arayla binlerce insanın hayatını alt üst etmiş, 636 yurttaşımız bu depremlerde hayatını kaybetmiş, yüzlerce bina yıkılmış, on binlerce insan evsiz kalmıştır. 12 yıldır kayda değer hiçbir deprem önlemi almayan siyasi iktidar, Van Depremlerinin ardından halkın güvenli yapılaşma beklentisine dayanarak popülist bir söylemle, kentsel dönüşüm politikalarını hayata geçirmeye başlamıştır. Yıllar içinde görüldü ki bilimsel bir temele dayanmadan başlatılan bu kentsel dönüşüm çalışmalarında, kentlerimizin depreme dayanıklı hale getirilmesi değil ticari kazanç ön plana alınmıştır. Kentlerde rant değeri yüksek bölgelerde dönüşüm uygulanırken acil ihtiyaç duyulan bölgelerde bir çivi bile çakılmamış, öyle ki depreme dayanıksız binaların dönüştürülmesi bir kenara, değerli bölgelerde boş arsalar üzerinde kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilmiştir.
Nitelik olarak kentsel dönüşüm uygulamalarının yetersizliği ortadadır ancak nicelik olarak da her an büyük bir afet yaşamaya hazır olan Türkiye`de kentsel dönüşüm çalışmaları devede kulak kalmıştır. İzmir Depreminden sonra kurulan TBMM Araştırma Komisyonun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre Türkiye`de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmı riskli yapı statüsündedir. Yine TBMM`nin Kahramanmaraş Depremleri sonrası kurduğu Araştırma Komisyonunun 6 Şubat Depremlerine ilişkin hazırladığı Mayıs 2023 tarihli raporuna göre ise son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapının "Kentsel Dönüşüm" uygulanarak yenilenmesi sağlanmıştır. Yani Van Depremlerinden sonra başlatılan kentsel dönüşüm çalışmalarında bugüne kadar riskli yapıların yüzde beşi bile dönüştürülememiştir.
Depremlere hazırlık konusunda en önemli sorunlarımızdan biri yapı stokumuzun bu vahim hali ise bir diğeri de yıllardır siyasi iktidarların çıkarları uğruna gündeme getirdiği imar aflarıdır. İmar aflarının getirdiği zararların en bariz örneklerinden biri de 30 Ekim 2020`de İzmir`de meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki depremin ardından görülmüştür. 119 kişinin hayatını kaybettiği ve çok sayıda binanın ağır hasar aldığı İzmir Depreminde, Meclis tutanaklarına göre, acil yıkılacak yapılardan 4`ünün, yıkılan yapılardan 2`sinin ve ağır hasar gören 36 yapının, İmar Barışı`ndan yararlanarak yapı kayıt belgesi aldığı tespit edilmiştir.
Kaçak ve mühendislik hizmeti almamış yapıların varlığı, deprem güvenliğini ciddi şekilde tehdit etmeye devam etmektedir. Türkiye`de yıllardır çıkarılan imar afları, sağlıksız yapılaşmayı teşvik etmiş ve depreme dayanıklı olmayan yapıların devlet onayıyla kullanılmaya devam etmesine neden olmuştur.
Deprem riskine karşı alınması gereken önlemler oldukça açık ve nettir: Mevcut yapı stokunun envanteri çıkarılmalı, riskli binaların tasniflenmesi ve güçlendirilmesi için acil bir plan oluşturulmalı, yapı üretim süreci; proje üretimi, şantiye yönetimi ve yapı denetimi gibi aşamalarda kamucu bir anlayışla yeniden ele alınmalıdır.
Mühendislik hizmetlerinin gereken değeri görmemesi, bu hizmetlerin adeta bir külfet olarak görülmesi yalnızca meslektaşlarımızı olumsuz etkilememekte, tüm yurttaşlarımız için tehdit oluşturmaktadır. Mühendislik hizmetlerinin değersizleştirilmesi, denetim eksiklikleri ve rant odaklı yapılaşma, her yeni depremde yıkımın boyutlarını daha da artırmaktadır. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler bunun en önemli örneği olmuştur. Van ve İzmir Depremlerinde ortaya çıkan gerçekleri görmezden gelen sorumsuz anlayışın sonucu olarak on binlerce yurttaşımız hayatını kaybetmiş, ülkemiz tarihinin en büyük yıkımlarından birini yaşamıştır.
Yapı güvenliği, doğrudan kamu güvenliği ile ilgilidir. Bu nedenle merkezi ve yerel yönetimlerin, meslek odalarının görüşlerini dikkate alarak yapı güvenliğini bir öncelik haline getirmesi gerekmektedir. Şantiye şefliği, yetkin mühendislik ve denetim hizmetleri başta olmak üzere, inşaat sektörünün tüm aşamalarında mesleki standartlar korunmalı ve kamu yararı gözetilmelidir. İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu ve Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun gibi yapı güvenliğini ilgilendiren tüm yasal düzenlemeler, bütüncül bir anlayışla yeniden ele alınmalıdır.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası olarak, her yeni depremde aynı acıları yaşamamak için gerekli önlemlerin bir an önce alınması gerektiğini bir kez daha vurguluyor, Van ve İzmir Depremlerinin yıl dönümünde, hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımızı saygıyla anıyoruz.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu |
Okunma Sayısı: 33
Tüm e-Bülten Haberleri »
|
|
|
|
TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI NECATİBEY CADDESİ NO:57 KIZILAY-ANKARA
TEL : +90 312 294 30 00 FAKS : +90 312 294 30 88
e-POSTA : imo@imo.org.tr
|
|
|
|