İstanbul Şubemiz: 12 Eylül Zihniyetine Karşı Cumhuriyeti ve Demokrasiyi Savunmaya Kararlıyız!
12 Eylül 1980 askeri darbesi kısa bir süre iktidarda kalmış ve yerini seçimler yoluyla sivil iktidarlara bırakmış gibi görünse de yürürlüğe koyduğu anayasa, yarattığı hukuk düzeni, değiştirdiği kurumsal yapılar ve kamu kurumlarında yaptığı tasfiyeler ile belli bir zihniyetin ve yönetim tarzının kalıcı hale gelmesini sağladı. Seçimle iş başına gelmiş olsalar dahi siyasal iktidarların gücünü ve yetkilerini kötüye kullanmak istemesi halinde, yasama gücünün etkisizleştirilebildiğini, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılabildiğini, dolayısıyla anayasa ve hukuk denetiminin sağlanamadığını, bürokratik kurumsal teamüllerin işlevsizleştirilebildiğini 1980`den bu yana geçen 44 yılda çeşitli biçimlerde yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Artık neredeyse herkes tarafından "darbe anayasası" olarak anılan 1982 Anayasası 44 yıldır pek çok değişikliğe uğramasına rağmen maalesef demokratik ilkelerin ve uygulamaların hayata geçirilmesi sağlanamamış ve kurulu hukuk düzeni siyasal iktidarların elinde keyfi olarak uyguladıkları bir araca dönüşmüştür. Bugün anayasal haklarımız kimi zaman kısmen, kimi zaman da bütünüyle geçici olarak askıya alınabiliyor. Anayasa Mahkemesi kararları siyasal iktidarın tasarrufuna bağlı olarak yok sayılabiliyor. İktidarın bekasını, kamu kaynakları ile rant yaratma siyasetinin sürekliliğini amaçlayan, sermaye gruplarının menfaatlerini toplum yararının önüne koyan pek çok yasal düzenleme ile en temel insan hakları kısıtlanabiliyor. Toplum kesimlerinin demokratik yollarla siyasete katılımı engellenebiliyor, hukuk yoluyla hak arama yolları kapatılabiliyor, Cumhuriyetin ve demokrasinin temel nitelikleri aşındırılabiliyor. Bu şartlar altında üniversiteler ve bilim insanları baskı altında tutulabiliyor. Yazarlar, sanatçılar, gazeteciler suç sayılamayacak sudan bahanelerle mahkemelere sürüklenebiliyor, sonunda beraat edecekleri bilindiği halde tutuklu yargılama yoluyla cezalandırılabiliyor. Meslek odalarının yöneticileri ve çalışanları uzmanlık bilgilerini, temsil ettikleri kurumların görüşlerini toplumla paylaştıkları için yıllarca hapiste tutulabiliyor. Milletvekilleri, belediye başkanları, siyasi parti yöneticileri düşüncelerinden ve sözlerinden dolayı görevden alınabiliyor, siyasi yasaklı duruma getirilebiliyor. Yanlış yönetim ve kararlardan kaynaklanan ekonomik krizin bedeli yalnızca çalışan kesimlerin sırtına yüklenebiliyor. İşçiler ve emekçiler insanca geçim ücretlerinden, emeklilik haklarından, eğitime, sağlığa, barınmaya, enerjiye, iletişime erişim haklarından kolayca mahrum edilebiliyor. Her yıl binlerce işçi, yüzlerce çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybedebiliyor. Depremlerde on binlerce can kaybına neden olan denetimsizliğin ve imar aflarının hesabı sorulamıyor. Barajlar, rafineriler, enerji santralleri, yollar, köprüler gibi kamu varlıkları ticarileştirilip özelleştirilebiliyor. Madenlerimiz, ormanlarımız, su kaynaklarımız, tarım arazilerimiz gibi doğal kaynaklarımız uluslararası tekellere sorgusuz sualsiz devredilebiliyor.
Tüm bunlar yapılabiliyor ve mağdur olan toplum kesimleri tarafından engellenemiyorsa diyebiliriz ki 12 Eylül zihniyeti de hükümranlığını hâlâ sürdürüyor. Bu bilinçle bizim de 12 Eylül zihniyetine karşı eşit, özgür yurttaşların oluşturduğu barış ve huzur içinde yaşayan bir topluma, evrensel hukukun üstünlüğünü sağlamış, laik, demokratik ve bağımsız bir ülkeye ulaşmak için mücadele kararlılığımız sürecektir.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu |