Şube Başkanımız Nusret SUNA Havuz ve Sauna Dergisi`nin sorularını yanıtladı İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna: "Ekonomimizin En Büyük Sorunu, İnşaat İle Büyüme Çabasıdır" İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, "Bir konutu düşündüğümüzde 150 farklı sanayi ürünün kullanılmasına vesile olur. Ancak dünyada inşaat sektörünü lokomotif yapıp büyüme sağlamış bir ekonomi bulamazsınız. Katma değerli üretim ülke ekonomisine yön vermeli ve buradan elde edilen artı değer ülkemizin inşa faaliyetlerinde kullanılmalıdır" dedi. Suna, dergimize verdiği röportajda sektörü de değerlendirdi. Röportajımıza sizi tanıyarak başlamak isteriz. Öncelikle kendinizden bahseder misiniz? Bolu-Gerede doğumluyum. 1970 yılında Pertevniyal Lisesi, 1975 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü`nden mezun oldum. Mezuniyetimden bu yana sahibi olduğum şirkette proje ve müşavirlik konusunda çalışmaktayım. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi`nde 38-44`üncü dönemlerde yönetim kurulunda sayman üye, 45 ve 46`ıncı dönemde İMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptım. Şu an İMO İstanbul Şube 47`inci Dönem Yönetim Kurulu Başkanı olarak görevime devam ediyorum. Evliyim ve bir kız çocuk babasıyım. İnşaat Mühendisleri Odası, önemli bir meslek grubunu temsil ediyor. Meslektaşlarınızın bu dönemde yaşadığı en önemli problemler neler? Ülkemizde bu meslek grubunun yeteri kadar önemsendiğini düşünüyor musunuz? Bildiğiniz üzere, ayak sesleri birkaç sene öncesinden gelen ciddi bir ekonomik kriz içerisindeyiz. Bu durumla birlikte tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını tüm üretim sektörlerini derinden etkiledi. Bu noktada meslektaşlarımızın en temel probleminin işsizlik olduğunu söyleyebilirim. Bununla birlikte her gün artan belirsizlikler, iş yerlerinde meslektaşlarımızı güvencesiz ve problemli şartlarda çalışmaya zorluyor. Eğitim sistemi ve buna bağlı olarak ülkede istihdama yönelik plansızlıklar bu sorunların daha da büyümesine neden oluyor. İnşaat Mühendisliği dünyada medeniyet mühendisliği olarak adlandırılan ve yaşamın, üretimin, ilerlemenin bir ülkede var olabilmesi için en iyi şartlarda çalışması gereken bir meslek dalıdır. Tüm bu belirsizlik ve sıkıntıların gölgesinde açıklanan verileri incelediğimizde inşaat mühendisliği, tüm mühendislik dalları içerisinde halen iş bulma oranı en yüksek meslek alanlarından biri olarak ortaya çıkıyor. Ancak halen hak ettiği yerde olmadığını söylemek yanlış olmaz. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki meslektaşlarımızın çalışma şartları ile karşılaştırdığımızda aradaki uçurum daha da iyi fark ediliyor. Sanıyoruz ki şu an ülkemizdeki en temel problem de bu; gençlerimiz Avrupa`daki meslektaşları ile kendilerini karşılaştırdıklarında çalıştıklarının karşılığını elde etmediklerini düşünüyorlar. Oda olarak yürüttüğünüz çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz? Detaylı bilgi almak isteyenler 2 yıllık çalışma raporlarımızı inceleyebilirler. Bunlar şubemizin web sitesinde iki yılda bir yayınlanırlar. Özetlemek gerekirse odamız; halkın ve ülkenin yararı, mesleğin gelişmesi, meslek mensuplarının onur, hak, yetki ve mesleki çıkarlarını korumak, geliştirmek amacı ile çalışmalar yapar. Bu çalışmaları üçe ayırabiliriz. Meslek alanlarımızla ilgili yapılan çalışmalar, mesleğimiz ile ilgili yapılan çalışmalar ve meslektaşlarımızla ilgili yapılan çalışmalar. Yani mesleğimizi ilgilendiren bir yatırımdan tutun da bir meslektaşımızın çalıştığı yerde yaşadığı bireysel bir problem ile ilgili hukuk danışmanlığına kadar mesleğimizi ilgilendiren her konuda detaylı çalışmalar yapılır. Bunları yaparken de toplumsal sorumluluğumuzu göz ardı etmeden, inşaat mühendislerinin de bu toplumun bir parçası olduğunu bilerek ve toplumun sorunlarının çözülmeden inşaat mühendislerinin sorunlarının çözülmesinin mümkün olmayacağının farkında olarak bu faaliyetleri yürütür. Yani meslektaşı için meslek alanına yönelik faaliyetlerini sürdürürken, meslektaşının daha iyi çalışma şartlarına sahip olmasının tek yolunun hukuk, liyakat, adalet ve demokrasi olduğunu bilerek; bu ilkelere bağlı olarak çalışmalarını sürdürür. Türkiye`de inşaat sektörünün 2020 yılı değerlendirmesini yapar mısınız? İnşaat sektörü, Türkiye ekonomisinin lokomotifi olarak işleyen alanıdır. Her ne kadar İnşaat Mühendisleri Odası`nın bir yöneticisi olsam da şunu açıkça ifade etmek gerekir ki, ekonomimizin en büyük sorunu da inşaat ile büyüme çabasıdır. Evet, inşaat sektörü; bir konutu düşündüğümüzde 150 farklı sanayi ürünün kullanılmasına vesile olur. Ancak dünyada inşaat sektörünü lokomotif yapıp büyüme sağlamış bir ekonomi bulmazsınız. Burada da sözlerimiz bazen yanlış anlaşılabiliyor. Biz inşaat sektörüne yatırım yapılmasın demiyoruz. Bizim en temel savunumuz şudur: Katma değerli üretim, ülke ekonomisine yön vermeli ve buradan elde edilen artı değer, ülkemizin inşa faaliyetlerinde kullanılmalıdır. Ancak bu şekilde güçlü bir ekonomi ve devamlılığı olan bir inşaat sektörü yaratabiliriz. Yoksa diğer türlü birkaç yılda bir ortaya çıkan krizler ile inşaat sektörünün bir ileri iki geri gittiği dönemler yaşamaya devam ederiz. Ülkemizin ekonomik verileri inşaat sektörünün hem değerlendirilmesinde hem de ileriye dönük bir perspektif konmasında en önemli yol gösterici. Özellikle son 15 yılı baz aldığımızda oldukça yükselen bir CDS (Kredi Temerrüt Takası) değeri ile karşı karşıyayız. Bu yıl zaten çok hareketli geçmedi ancak bu veri bir yandan da kısa vadede önümüzdeki dönem yatırımların çok da hareketli olmayacağının bir göstergesi. Örneğin; Almanya`nın ünlü otomobil fabrikasının Manisa`daki yatırımdan vazgeçmesi bizler için çok da ilginç olmadı. Hem pandemi hem de ekonomik sıkıntılardan dolayı cari açık giderek büyüyor. Bununla birlikte artan döviz kuru inşaat maliyetlerini de çok arttırdı. Haziran ayında normalleşme kapsamında uygulanan düşük kredi kampanyaları bir nebze de olsa etkili oldu ve bir önceki ayın verilere göre sektörü hareketlendirdi. Ancak sonrasında kuru baskılamak için yılsonunda devreye sokulan faiz artırımı kararları da kredili satışları çok düşürdü. Genel toplamda sektörün tüm bileşenleri için zor bir yıl oldu. Ancak asıl söylenmesi gereken; umuyoruz ki ekonomik toparlanma için artık kısa vadeli planlar değil, gerçekçi ve kalıcı çözümler üretecek çalışmalar yapılır. Çünkü kuru baskılamak için faiz arttırmak, sermayenin bu yöndeki beklentisini kalıcı hale getirecektir. Bunun etkilerini zaten yaşamaya başladık. Diğer türlüsü ise dövizdeki artış maliyetleri arttıracaktır. Yani ülkemiz ekonomisinin yamalı çözümlerle ileriye gitme şansı kalmamıştır. Aynı şekilde inşaat sektörünün de. Ülkemiz yeterli yetişmiş insan ve kaynaklara sahiptir. Yeter ki planlı kullanılsın. Türkiye`de son yıllarda gerçekleştirilen konut projelerinde bir zamanlar lüks olarak lanse edilen bazı ayrıntıların artık standartlar arasında yer aldığını görüyoruz. Konutlarda konfor ve ihtiyaç tercihlerinin değiştiğini düşünüyor musunuz? Evet bu konuda çok haklısınız. Bunun üç yönü olduğunu söylemek gerekir. Birincisi toplumun ekonomik alışkanlıklarının değişmesi. İkincisi ürüne bağlı bileşenler. Üçüncüsü ise temel ihtiyaç kavramının değişmesi. Eskiden insanlar daha çok ellerindeki imkan dahilinde ve sahip olduğu nakit ile harcama alışkanlıklarını kontrol ederlerdi. Bunun en temel sebepleri borçlanma imkanlarının az olmasıydı. Bugün ise kredi kartları, kredi olanakları gibi durumlar insanların isteklerini borçlanarak elde etmelerine olanak sağlıyor. Bu şekilde insanlar bir şey alırken, "almışken bir üstünü alalım" diyerek daha iyisini alma imkanı yakalayabiliyor. İkinci en temel sebep ürüne bağlı bileşenler… Yani eskiden bir ürün alacağınızda bu ürünün bir ya da iki alternatifi olurdu. Şimdi ise farklı bir ülkeden ithalat veya yerelde yapılan bir çalışma ile aynı özellik ve görüntüdeki ürüne daha uygun fiyatlara ulaşma imkanı yakalıyorsunuz. Bunlarla birlikte ikame ürünler de birçok konuda çözüm üretebiliyor. Örneğin eskiden banyonuzda bir kaplama malzemesi kullanacağınızda çok seçeneğiniz olmazdı. Ama şimdi farklı kimyasal esas ve üretim teknikleri ile üretilen bazı malzemeler çok pahalı bir malzeme ile aynı görüntü ve özellikleri size sağlayabiliyor. Üçüncü olarak da temel ihtiyaç kavramımız biraz değişti. Örneğin; eskiden bir sandalye aldığınızda dayanıklı ve temel fonksiyonlarını yerine getirmesi yeterli görülürken, şimdi daha çok konfor ve estetik öne çıkıyor. Bu biraz insanların günümüzde yaşam kalitesi kavramını daha da önemsemesi ile paralel bir durum. Bu durum gittikçe artacaktır. Özellikle pandemi ve sonrasında ortaya çıkan sosyal mesafeli yaşam ve evden çalışma sistemleri evlerinde daha çok vakit geçiren insanların daha fazla konfor ve lükse yönelmesine sebep olacaktır. Ev satın almada ulaşım olanakları, sosyal çevre, konum ve fiyat kriterleri, deprem güvenliğinden önce geliyor Modern yapı projelerinde artık yeşil enerji, enerji verimli bina, doğal malzeme kullanımı gibi söylemler dikkat çekiyor. Bu projelerin sayılarını artırmak mümkün mü? Bizim özellikle konut projelerinde en çok aradığımız kriterler neler? Pandeminin insanlara fark ettirdiği en önemli konulardan birisi, doğadan insanın ne kadar uzaklaştığı oldu. İnsanlık doğa ile uyumlu yaşamak yerine onunla mücadele etmeyi seçti. Bu durum bir yandan kendi yaşam kalitesini düşürürken bir yandan da küresel olarak doğaya çok ciddi zararlar verdi. Dünya özellikle doğa ile ilgili konularda çok kritik bir eşikte. Şu an bu röportajı yaparken Ocak ayındayız ancak sanki bahar ayındaymış gibi bir hava ile karşı karşıyayız ve ciddi bir kuraklık riski bulunuyor. Tüm bunların ışığında artık çevreci yaklaşımlar daha da artacaktır ve artmalıdır. Bunları artırmanın yolu tabi ki ekonomik teşvikler ve bu konuda ciddi kurallar ile gerçekleşebilir. Ancak yeşil bina vb. kavramların ülkemizde biraz yanlış anlaşıldığını dile getirmek gerek. Bir ormanlık arazinin yeşil alanlarının bir kısmını yok edip ormanın ortasında klasik yöntemlerle bir bina inşa edip balkonlarına saksılarda sebze ve meyve ektiğimizde yeşil bina inşaat etmiş olmuyoruz. Bu konuda önemli sertifikasyon kurumları var. Bu kurumlarla iş birliği içerisinde özellikle okul yıllarından itibaren sektörde görev alacak arkadaşlarımıza eğitimler verilmeli ve toplum sosyal kampanyalarla bilinçlendirilmeli. Bunlar yapılır ve yatırımcıların da kurallar çerçevesinde kalması sağlanarak özendirici faaliyetler yapılırsa uygulamalar daha da artacaktır. Bugün ev sahibi olmak isteyen bir bireyde en çok öne çıkan konular; ulaşım, sosyal çevre, konum ve fiyat… Deprem güvenliği gibi konular ancak bunlardan sonra insanların değerlendirme skalasına girebiliyor. Hatta bazen sitedeki sosyal imkan, aidat vb. durumlar konutların deprem güvenliği ile ilgili kaygıların önüne geçebiliyor. Ta ki evlerde ilk orta ölçekli deprem yaşanana kadar. Bir deprem bölgesi olan Türkiye`de kentsel dönüşüm uygulamaları her an gündemde. Size göre kentsel dönüşüm projelerinde uygulanması gereken olmazsa olmazlar nelerdir? Kentsel dönüşüm, oda olarak bizlerin de en önemsediği konulardan birisidir. Özellikle beklenen İstanbul depremi, bu konudaki duyarlılığımızı daha da artırıyor. İstanbul`u ele aldığımızda bu kentin en önemli konusu ve gündeminin deprem ve kentsel dönüşüm olduğunu söyleyebiliriz. Yıllardır yaptığımız çalışmalar ve raporlarda da kentsel dönüşüm uygulamalarına yönelik fikirlerimizi ilgili idareler ve halkımızla da paylaşıyoruz. Ancak, kentsel dönüşüm uygulamaları ile ilgili iyi bir noktada olduğumuzu söylemek çok zor. Özellikle kentsel dönüşüm uygulamalarının da başlığını oluşturan kentsel politikalar, savunduğumuz bilimsel ve kamu yararına ilkelerden çok uzak. Çünkü ülkemizde kentsel politikalarımızın önceliklerini insanı ve doğayı koruyan, yaşanabilir bir şehir yaratma fikri oluşturmuyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın açıkladığı rakamlarda bile ortaya konan olası bir İstanbul depreminde İstanbul`da yaşanacak can kaybı senaryolarına rağmen İstanbul için kentsel politika oluşturulurken bunun ana gündem maddesi deprem değil kanal İstanbul olarak ortaya çıkıyor. Bu yüzden iyi bir kentsel dönüşüm için ilk olarak öncelikleri doğru belirlenmiş kentsel politikalara ihtiyaç var. Sonrasında ise doğru bir kentsel dönüşüm için yapı envanterinin çıkarılması gerekir. Bugün İstanbul`da 600 bin yapının Türkiye`de ise 7 milyon yapının riskli olduğu düşünülüyor. Devamında envanteri çıkarılan yapılarda öncelik sıralarına göre insanı odağına alan, çevreye saygılı, sosyal donatıları olan, ada ve mahalle bazında yapılan imar hareketleri ile bu çalışmalar gerçekleştirilmelidir. Dayanıklı ve uzun ömürlü yapıların inşa edilmesi önemli bir konu. Buradan hareketle dayanıklı ve uzun ömürlü yüzme havuzların inşası için kullanılan malzemelerin kalitesi, uygulama, bazı malzemelerin montajı gibi konuların önemi hakkında neler söylersiniz? Havuz inşaatları hafriyat aşamasından kullanım öncesi su kaçak testleri aşamasına kadar çok incelikle ve titizlikle yürütülmesi gereken bir inşa faaliyetidir. Havuz vb. bir çalışma gerçekleştirilirken elde edilecek geçirimsizliğin sağlanması için her katmanda kaliteli işçilik ve uygun kaliteli malzeme kullanımı gerekir. Çünkü işletme aşamasında ortaya çıkacak problemler çözümü çok zor veya havuz dışındaki yaşam alanlarında da etki yaratacak mahiyette olabilir. Malzeme bilimi noktasındaki ilerlemeler farklı özellik ve yapıda çok gelişmiş malzemelerin ortaya çıkmasına imkan sağladı. Ancak bu malzemelerle ilgili en önemli nokta hangi tür malzemenin hangi şartlar altında ve ne şekilde uygulanacağıdır. Bu yüzden bu malzemeler kullanılırken uluslararası sertifikalara sahip malzemeler, malzeme tedarikçilerinden kullanım ve uygulamaya yönelik gerekli bilgilendirmeler alındıktan sonra ilgili talimatlar harfiyen uygulanarak kullanılmalıdır. Bu uygulamaları yapacak personelimizin de bu konuda eğitim almış olması sağlanmalıdır. Bildiğiniz üzere bugün havuz uygulamaları sadece konutların bahçelerinde değil binaların içlerinde veya farklı katlarında da imal edilmektedir. Bu yüzden yapım aşamasında gösterilen hassasiyetin aynı şekilde taşıyıcı sistem tasarımı aşamasında da titizlikle yapılması gerekir. Yine son yıllarda yüzme havuzu, spor salonu, sauna gibi spor ve sosyal alanı bulunan projeler büyük rağbet görmekte. Bu alanların projeye katkısı nedir? İnsanlar artık sağlıklı yaşama daha çok önem veriyor. Spor ve sosyal donatı imkanlarına ulaşmak isteyen bireyler bu imkanlar için evinden uzak veya farklı bir yerde arayış içersinde olmak istemiyor. Kişinin bulunduğu binadan bu imkanlara kolayca ulaşarak, istediği faaliyetler içinde yer almak artık en önemli önceliklerden birisi. Özellikle bugün İstanbul`da çok dinamik bir hayat var. İnsanlar uzak bir ilçede çalışıp evlerine geç saatlerde dönüyorlar. Haliyle böyle bir aktivite için tekrar konum değiştirme imkanları kalmıyor. Bu tip imkanlar projelerin marka değerlerini yükseltirken projeye yönelik talebi de artırıyor. Ancak bu süreçte en önemli konulardan biri de projelerin marka değerinin korunması için tesislerin işletme süreçlerinde de çok doğru yönetilmeleri. Aksi takdirde proje için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Özellikle pandemi süreci ve sonrasında artacak duyarlılıkların giderilmesine yönelik çalışmalar yapılmalı ve bu konudaki teknolojik ilerlemeler yakından takip edilmelidir. Sağlıklı bir şekilde bireylerin bu imkanlardan yararlanmaları sağlanmalıdır. Eğer pandemi sürecinde ortaya çıkan durumlar ile ilgili detaylı çalışmalar yapılmaz ise bu sektör ile ilgili sıkıntılar yaşanabilir. Nasıl ki pandemi süreci ile ilgili birçok önlem alınmış ve her meslek ve çalışma alanı geleceğe yönelik bir perspektif çiziyorsa havuz çalışmaları da kendini bu sürece hazır hale getirmelidir. Türkiye`de olimpik yüzme havuzları da dahil olmak üzere gerek topluma açık gerekse bireysel çok sayıda yüzme havuzu projesi uygulanıyor. Yüzme havuzu projelerinde inşaat mühendisliğinin disipliner katkısı nedir? Yüzme havuzları da alt yapı tesisleri ve yapılar gibi tasarım aşamasından işletme sürecine geçilene kadar inşaat mühendislerinin gözetiminde yürütülmesi gereken yapım faaliyetleridir. Yüzme havuzları hem tasarım kriterlerine göre gelen yükler hem de bulundukları bölgelerdeki deprem etkilerine göre ilgili yönetmelikler kapsamında hesaplanırlar. Yine bu yapım faaliyetinde kullanılacak özel geçirimsiz betonlar inşaat mühendisleri tarafından tasarlanır. Yapım sürecinde inşa faaliyetinin proje ve ilgili yönetmeliklere uygunluğu proje yapım sürecinde sorumlu inşaat mühendisi tarafından gerçekleştirilir. Kentlerdeki yapıların hep ruhu olduğundan bahsedilir. Sizin bu konudaki görüşleriniz nedir? Evet kentlerdeki yapıların ruhuna ben de çok inanırım. Özellikle her yapı adeta yapıldığı dönemin şahidi gibi gelir bana. Bir yapı zaman geçtikçe taştan veya betondan bir cisim olmanın dışında soyut bir anlam kazanır. Aslında bu süreç bir inşaat mühendisi için ilk kazmanın vurulduğu anda başlar. Çünkü bir yapı ruhunu o ilk adım ile yavaş yavaş kazanmaya başlar. Onun için bir sürü insan emek verir ve alın teri döker. Bu süreçte yine birçok hikaye yaşanır. Bazen ailesini ve sevdiklerini bırakıp gelmiş bir duvar ustasının türküleri siner duvarlarına, bazen de inşaatını bitiren bir mühendisin gururu. Bu yüzden özellikle bizler için yapıların başka bir ruhu vardır. İşte bu hikayelerle yavaş yavaş içinde yaşayanların önünden geçenlerin, bazen kapısında yağmurdan kaçan kedilerin ruhları birbirine sarılmaya başlar. Bu yüzden İstanbul ve özellikle tarihi yarımada çok özel mekanlar. Keşke layıkıyla korunabilse ve bu yapıları gelecek nesillere miras bırakabilsek. Son olarak neler söylemek istersiniz? Öncelikle çok teşekkür ederim. Çok keyifli bir sohbet oldu benim için. Sektörümüzle ilgili bu tip bilgilendirici faaliyetleri çok değerli bulduğumuzu belirtmek isterim. Çünkü bu tip çalışmalar birer kaynak olma niteliği taşıyor. Bu konularla ilgili çalışacak meslektaşlarımızın bilgilenmesine katkı sağladığınız için de teşekkür ederim. Şunu söylemek gerekir ki özellikle yalıtım konusunda odamızda gerçekleştirdiğimiz seminerlerde havuz ve saunalarla ilgili birçok konuya değiniyoruz. Umuyorum bu konudaki çalışmalar artarak çoğalacaktır. Özellikle konutlar ile birlikte şehirlerimizde spor tesislerine yönelik havuzların artması ile gençlerimizin sporla daha iç içe olması sağlanacaktır. 2021 yılının tüm meslektaşlarımız için, sektör bileşenleri için sağlıklı huzurlu ve başarılı bir yıl olmasını diliyorum. |