ANA SAYFA   İLETİŞİM   WEBMAIL   SİTE HARİTASI   ARAMA   BELGE KONTROL   ÜYE GİRİŞİ TMMOB

İMO ANA SAYFA
Üye İşlemleri Tescilli İşyerleri Kongre Sempozyum Çalıştay Programı GENÇ-İMO Sıkça Sorulan Sorular

15 ŞUBAT 2025, CUMARTESİ   

3

SU KANUNU TASARISI TASLAĞI ÜZERİNE TMMOB GÖRÜŞÜ

    Yayına Giriş Tarihi: 28.01.2013   Güncellenme Zamanı: 28.01.2013 15:12:04  Yayınlayan Birim: GENEL MERKEZ  
 

Güncellenme Zamanı: 28.01.2013 14:06:58

TMMOB, `Su Kanunu Tasarısı` taslağı ile ilgili 7 Ocak 2013 tarihinde Su İşleri Bakanlığı`na görüş gönderdi.

 

 

Su Kanunu Tasarısı taslağı üzerine TMMOB görüşü

TMMOB, `Su Kanunu Tasarısı` taslağı ile ilgili 7 Ocak 2013 tarihinde Su İşleri Bakanlığı`na görüş gönderdi. Bakanlığa gönderilen metin şöyle: 

Su, canlıların yaşaması için olmazsa olmaz, vazgeçilemez bir varlıktır. Bu nedenle su "insan ve doğa için bir hak"tır ve su bir kamu malıdır. Suyun "kaynak" olarak sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için suyun "doğal varlık" olarak kabul edilmesi ve suyun kendini yenileyebilme kapasitesinin korunması gerek şarttır. Herkese içilebilir, kullanılabilir asgari miktardaki suyu ulaştırmak ve kullanıma sunmak Devletin Anayasa ile verilmiş temel görevlerinden birisidir. 

Tasarı metni bu çerçevede değerlendirildiğinde;  

• Su Kanunu Tasarısı, ekosistemin sürdürülebilirliğini, suyun kendini yenileyebilme kapasitesini göz ardı eden, suyu toprağın bütünleyici parçası olarak görmeyen; orman içi sular, akarsular, içmesuyu kaynakları, jeotermal sular gibi hiçbir ayrım gözetmeden; tarımsal kullanım, içmesuyu gibi farklı amaçları göz önüne almayan ve su kullanım haklarını ihlal ederek hiçbir koşul gözetmeksizin su kaynaklarının tahsisi için özelleşmesi temeline dayanan ülke su politikaları doğrultusunda ortaya konan bir belge olarak düzenlenmiştir.  Devlet kendi suları üzerindeki kendi haklarından vazgeçmektedir. 

• Tasarı "Su için temel bir kanun" değil, "Su Tahsis Kanunu" tasarısıdır. 

• Suyun ticari bir meta olarak piyasaya sunulmasının son adımı olarak özelleştirme amacına hizmet etmesi açısından yasa tasarısında suya bir "kaynak" olarak yaklaşılmakta, sadece kullanıma yönelik bir meta şeklinde ele alınmaktadır. 

• Tasarı ile "yeraltında bulunan durgun veya hareket halindeki sular ile kaynak suyu, memba, çay, dere, nehir, ırmak, tabii ve suni göller ile geçiş ve kıyı suları" yani yeraltı sularını ve yüzeysel sularını kapsayan tüm su kaynaklarının 49 yıllığına devredilmesi, özelleştirilmesi, ulusötesi ve yerli tekellere satılması öngörülmektedir. 

• Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki, topluma ait, ülkenin tüm su varlığının/kaynaklarının en kısa yoldan özel sektöre devrini düzenleyen bir kanun tasarısıdır. 

• Kanun temel olarak "su tahsis"ine odaklanmış, diğer tüm düzenlemelerin tamamına yakını "tahsisi" diğer bir ifade ile satışı kolaylaştırmak üzere; kıt bir kaynak olan su kaynaklarının arzı, kullanımı, dağıtımı ve kontrolü düzenlenmiştir. 

• Suyun kullanımlar arasındaki tahsisinde sadece verimlilik standardı ölçüt olarak kabul edilmiştir. 

• Suyun yönetiminde temel bilgi birikimini sağlayan ölçümlerin özel bilgi ve tecrübe isteyen bir iş olması ve Elektrik İşleri Etüt İdaresi`nin kapatılması sonucu bu birikimin yok olması nedeniyle bu konudaki görev için "Bakanlık yapar ya da yaptırır" ifadesi birikim ve alt yapı bakımından belirsizdir. 

• Tasarıda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın, Orman ve Su İşleri Bakanlığı`nın ve DSİ`nin görevleri arasında çakışmalar daha da arttırılmıştır, yetki ve sorumluluklar belirsizleştirilmiştir. Taslak, su ile ilgili bütün yasa ve yönetmelikler gözetilmeden hazırlanmış, mevcut parçalanmış kurumsal yapı daha da karmaşık hale getirilmektedir. 

• Doğal bir varlık olan suyun yönetimi "Su Yönetimi Yüksek Kurulu" gibi idari bir mekanizmaya teslim edilmektedir. 

• "Suyun yönetimi karşılığında ücretlendirilmesi" yaklaşımının bir hak olarak temel insani su ihtiyaçlarının karşılanması ile bağdaşması mümkün değildir. 

• Tasarı da su; kaynağı sonsuz, tükenmeyen ve geliştirilmesinde çevresel, fiziksel ve maliyet sınırlamaları ve eşikleri olmayan bir varlık olarak değerlendirilmektedir. Su ile ilgili plan ve yönetim kavramları sadece su potansiyelinin arzına (sunumuna) ilişkindir. Bu nedenle havza tanımı ve havza yönetim planı tanımlarında su kaynağını hidrolojik sınırları ile ele alan dar bir yaklaşım izlemektedir. 

• Kanun tasarında ne "su hakları"na yönelik net bir tanımlama bulunmakta, ne de bu hakların (kadim su hakları, tahsis hakkı, öncelikli kullanma hakkı vb. gibi) nasıl kullanılacağına ilişkin bir açıklama getirilmektedir.  Tasarıyla, mülkiyet hakları, su hakları görmezden gelinerek zorla kamulaştırma, el koyma olanağı sağlanmaktadır. 

• Tasarıda "Asgari su akışı" gibi ekolojik olarak doğru bir tanımlama olmayan, tartışmalı tanımlamalara yer verilmiştir. 

• Taslakta çevresel hedefler ve su kalitesi gibi suyun niteliğine ilişkin kavramlar geçiştirilmiştir. 

• Söz konusu kanun ülkenin suyla ilgili tüm politikalarını yansıtması gerekirken, su hakları, atık sular, sınır aşan sular, doğal kaynak suları vb. pek çok konu "kapsam" dışında bırakılmıştır.

• Sulama amaçlı su kuyularına otomatik sayaç okuma sisteminin takılması ile küçük çiftçinin daha da fakirleşmesine yol açılacaktır. 

Anayasal bir hak olarak, geleceğimizin garantisi olan doğal varlıkların devamlılığının sağlanabilmesi için vazgeçilmez öneme sahip olan suyun bir "doğal varlık" olarak yenilenebilirliğinin sağlanması için Temel Su Kanunu şöyle olmalıdır; 

• Kanun suyun "insan ve doğa için bir hak" olduğu temelinde geliştirilmelidir. Eşitlik ve hakkaniyet ilkelerinin göz önüne alındığı ve suyun bir kamu malı olduğu konusu, su Kanunu içinde açıkça ifade edilmelidir. 

• Temel olarak, su, bir "doğal varlık" olarak ele alınmalıdır. 

• Suyun "doğal varlık" olarak kabul edilmesi "kaynak" olarak sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi için de gerek şarttır. Bu sebeple öncelikle tasarıda "su kaynakları" ifadesi "su varlığı" şeklinde değiştirmelidir. 

• Suyun "doğal varlık" olarak sürdürülebilirliğinin sağlanması için, hidrolojik döngü içinde "suyun arazinin bütünleyici parçası olarak" ele alınması ve "suyun ekosistem içindeki fonksiyonunun bilinmesi" gerektiği göz önüne alınarak tasarı yeniden düzenlenmelidir. 

• Suyun kaynak olarak sürdürülebilirliğinin sağlanması için, doğal bir varlık olarak yenilenme kapasitesinin korunması, ekosistemin/doğal yaşamın varlığının ve kalitesinin korunması, aynı zamanda kaynak olarak uzun dönemli değişebilen ihtiyaçlara cevap veren tüketimlerin düzenlenmesi, biyolojik çeşitlilik,  iklim değişikliği ve çölleşme ile ilişkisinin kurulması gereklidir. 

• Suyun kendini yenileme kapasitesini etkileyecek hiçbir kullanıma izin verilmeyeceği düzenlenmelidir. 

• "Su Kanunu" su için temel kanun niteliğiyle su ile ilgili tüm koruma, geliştirme ve kullanma konularını kapsamalıdır. 

• Su ile ilgili süreçleri bütüncül olarak kapsayarak, temel insani haklar ve ekolojik dengeleri gözetecek ve koruyucu unsurları da içerecek şekilde havza bütününde ele alınmalıdır. 

• Havza, havza planlarının ve yönetiminin sorumluluk alanı olarak; su talebinin, suyu doğal varlık olarak nasıl etkilediği, bir kaynak olarak da üzerindeki baskının nasıl kontrol altına alınacağı ve müdahale edileceği; su potansiyelindeki azalma ve taşkınlar gibi durumlarda ortaya çıkan risklerin nasıl önleneceği; su kaynaklarını kirletici etkilere karşı nasıl korunacağı konularını kapsayacak şekilde tanımlanmalıdır. 

• Havzadaki tüm su kullanıcılarını bir bütün içinde ele alan, suyu doğal bir varlık olarak ekosistem içindeki fonksiyonu ile değerlendiren, bir kaynak olarak da üzerindeki kirletici ve diğer risk faktörlerini denetleyebilecek entegre bir havza yönetim anlayışına yer verilmelidir. Bu şekilde, havzanın su potansiyelinin, mekansal planlama kararları ile entegre edilerek yönetilmesine olanak sağlayacak düzenleme yapılmalıdır. 

• Su tahsisi konusu, ekosistem özelliklerinin belirlendiği, uzun dönemli ölçüm sonuçlarının temel alındığı havza bazında yapılacak planların parçası olarak ele alınmalı; ekolojik denge, gelişmişlik düzeyi, sosyokültürel yapı, su kullanım hakları göz önüne alınarak temel ihtiyaçlar temelinde düzenlenmelidir.

• Ücretlendirmede ticari ve insani haklar ayırt edilmelidir.

• Suyun bir "varlık" olarak "korunması", "kaynak" olarak "kullanımına" ilişkin kararların üretilebilmesi için öncelikle; su ile ilgili çalışmalar bir süreç olarak ele almalı,  bu süreç ölçüm- izleme, planlama ve uygulama süreçlerini kapsayacak şekilde olmalıdır. Suyun ölçülmesi (izleme), planlama ve uygulama süreçleri tanımlanmalıdır.

• Yasa, planlama çalışmasından sonra, planlama kapsamındaki projelerin yapımı, uygulaması ve işletilmesi aşamasını da kapsayan uygulama süreçlerinin tanımlandığı düzenlemeleri içermelidir.

• Ölçme, planlama ve uygulama süreçleri birbirinden bağımsız, ancak birbirine veri ve bilgi aktaran yapılar şeklinde belirsizliğe yer verilmeden düzenlenmelidir.

• Öncelikle suyun miktar ve kalite bakımından ölçülmesi ve izlenmesi konusunda sorumlu olacak kurum (bilgi birikimlerini gözeterek) net olarak belirtilmelidir.

(Su ölçümü konusu özel bilgi, beceri ve tecrübe gerektiren bir konudur. Su ölçümleri konusunda teknik eleman sorunu her zaman yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. 662 KHK ile kapatılan Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİE) 1935 yılından 3 Kasım 2011 tarihine kadar ölçümlerini yapmaktaydı. 662 KHK ile EİE`nin ölçüm görevleri başta olmak üzere DSİ`ye devredilmiştir. DSİ de kendi bünyesinde 1954 yılından beri ölçümler yapmaktadır. Ancak DSİ ölçümleri genellikle proje amaçlı ölçümlerdir. Mülga EİE ölçümleri ise daha ziyade genel amaçlı ölçümler olduğundan ihtiyaç duyulduğunda başvurulabilecek verilerdi. EİE kapanmasında sonra su ölçümü çalışmaları elemanları ve ölçüm malzemeleri ile DSİ`ye devredilmiştir. Ancak DSİ "hidrolog" olan bu kişileri başka işlerde görevlendirdiğinden su ölçüm işlerinde EİE`nin ölçüm sistemi devam edememektedir. Bu durum genel olarak öncelikle düzeltilmesi gereken bir durumdur. Mülga EİE`den devreden işler EİE`de olduğu gibi yürütülememektedir. Bu olumsuzluk tamamen DSİ`deki başarısızlıktan değil EİE`deki fiziksel yapının işe daha yatkın olmasından yani kurumların fiziksel yapılarından kaynaklanmaktadır) 

• Suyun kullanımına ilişkin (tahsis edilmesi) işlemler, planlama içinde potansiyel ve ekstrem (taşkın ve kuraklık) değerlerinin belirlenmesi ön koşuluna bağlanmalıdır. 

• Kurumsal yapı içinde planlamada, su ölçümleri esas veriyi oluştururken havzadaki diğer parametreleri bütüncül olarak kapsayacak çalışmaları yapacak bağımsız oluşum tanımlanmalıdır. Planlama işi herhangi bir yapıdan etkilenmeyecek özellikte olmalıdır. Planlamada havza bütünü esas alınmalıdır. 

• Hizmetler açısından, parçalanmış kurumsal yapıyı birleştirecek bir kurumsal yapı oluşturulmalıdır. 

• Su ile ilgili olan bütün yasa ve yönetmeliklerde dikkatle görev çakışmaları ve boşlukta kalan görevlere ilişkin düzenlemeler yapılmalı, bu düzenlemeler yapılırken geçmişten gelen kurumsal birikim ve deneyimler göz önüne alınmalıdır. 

• Ticari bir meta olmayan su, gerçek ve tüzel kişilere tahsis yoluyla özelleştirilmemeli; suyun doğal varlık olarak korunması, kaynak olarak da sağlıklı ve hakkaniyetli kullanılabilmesi, planlanması, işletilmesi ve denetlenmesi için suya ilişkin her türlü hak ve yetki kamu tasarrufu ve denetimi altında olmalıdır. 

• Su kaynakları açısından var olan koruma sınırları ile tahsis edilen suya ilişkin kullanım faaliyeti arasındaki sınırlamalara yer verilmelidir. 

• Milli parklar, özel çevre koruma alanları gibi doğal yapının ve barındırdığı flora ve faunanın korunması amacıyla ilan edilmiş doğa koruma alanları muaf tutulmalıdır, 

• Faydalanma ve öncelik sırasında birinci sırada ekosistemin su ihtiyacı olmalıdır. Aksi takdirde suyun kendini yenileme kapasitesi temel alınmadan yapılacak kullanım kararlarının sürdürülebilirliğinden söz etmek mümkün değildir.  

Sonuç olarak; 

Devletin su üzerindeki toplum adına sahibi olduğu kendi haklarından vazgeçtiği, "insan ve doğa için bir hak" temelinde tükenebilir, stratejik önemde ve kıt bir varlık olan suyun gerçek veya tüzel kişilere süresiz denebilecek şekilde tahsisi ve ticarileştirilmesi yaşamsal düzeyde stratejik bir hatadır. Suyun gerçek ya da tüzel kişilere tahsis edilmesi, kamu denetiminden çıkarılması politik, ekonomik sorunların yanında toplum sağlığı açısından tehdit unsuru olacaktır. 

İleride telafisi mümkün olmayan, geleceğimizin satışı anlamına gelen bu tasarıdan bir an önce vazgeçilmeli, geleceğimiz için yaşamsal önemdeki su varlığımızın kullanımı toplum ve doğa için bir hak temelinde yeniden düzenlenmelidir. 

 

 


Okunma Sayısı: 976

Tüm e-Bülten Haberleri »

Sayfayı Yazdır

   

Key Yazılım Çözümleri A.Ş.

TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
NECATİBEY CADDESİ NO:57 KIZILAY-ANKARA
TEL : +90 312 294 30 00   FAKS : +90 312 294 30 88
e-POSTA : imo@imo.org.tr