İktidar emretti; ODTÜ`ye linç kampanyası başladı Bilindiği gibi, 18 Aralık 2012 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan`ın ODTÜ`ye yaptığı ziyaret sırasında istenmeyen olaylar cereyan etmiş, polisin demokratik tepkilerini göstermek amacıyla bir araya gelen öğrencilere saldırması sonucunda yaralananlar olmuş, hem olaylar sırasında hem de devam eden günlerde polis adeta "cadı avını" aratmayan operasyonlar düzenlemiş, öğrenciler evlerine düzenlenen baskınlarla gözaltına alınıp mahkemeye sevk edilmiş, hatta öğrenciler "terör örgütü üyeliği" suçlamasına maruz bırakılmıştır. Yaşanan olaylarla ilgili yapılan değerlendirmeler, siyasi iktidar sözcülerinin açıklamaları, bazı üniversitelerin konuyla ilgili yaklaşımları, YÖK`ün gelişmelere karşı tutumu ve medya kuruluşlarında yer alan yorumlar demokrasinin turnusolü işlevi görmüş, aynı zamanda da bir demokrasi ayıbı olarak tarihteki yerini almıştır. Olaylarla ilgili ODTÜ Rektörlüğü`nden yapılan ve olayları polisin çıkardığı doğrultusundaki açıklama, nasıl demokrasi örneği sayılacak özellikler içeriyorsa, "polisi tebrik ediyorum" diyerek polis şiddetini meşrulaştıran Başbakanın, YÖK`ü soruşturma açmaya çağırarak üniversite üzerinde kurulan vesayet ilişkisini açığa çıkaran Milli Eğitim Bakanı`nın, siyasi iktidarın emriyle ODTÜ`yü ve aslında demokrasiyi linç girişimine destek veren üniversite rektörlerinin açıklamaları da, tahammülsüzlüğü, antidemokratik tutumu, linç kültürünü resmetmektedir. Bilimi, özgür düşünceyi, özerk üniversiteyi, demokratik kabulleri savunması ve koruması gereken üniversitelerin, siyasi iktidarın ve bazı medya kuruluşlarının yönlendirmesiyle, ODTÜ Rektörlüğü`nün demokratik tavrına, öğrenciler tarafından gösterilen demokratik tepkiye gösterdikleri eleştirel tutum bir "ibret vesikası" olarak görülmelidir. ODTÜ olayları göstermiştir ki, siyasi iktidarın kendi yargısını, kendi medyasını, kendi üniversitesini yaratma doğrultusunda başlattığı sürecin somut sonuçlarıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Ülke tarihinin hiçbir döneminde, polis şiddetini kınayan açıklama yapan bir üniversite yönetimi, başka üniversite yönetimleri tarafından kınanmamış ve yine hiçbir siyasi iktidar döneminde öğrencilerin sergilediği demokratik tepki, diğer üniversite yönetimleri tarafından mahkûm edilmeye çalışılmamıştır. Askeri darbe dönemlerinde bile üniversite yönetimlerinin bir başka üniversiteye ve öğrencilere karşı bu derecede hasmane yaklaşım sergilediği görülmemiştir. Bugün görülüyor olmasının nedenini, örneği ancak Nazi Almanya`sında görülen parti-devlet-toplum sacayağına oturtulan modelde aramak gerekmektedir ki, üniversitelerin bu modele uyum sağlama yarışı içine girmesi, kaygı uyandırmaktadır. Demokratik toplum, demokratik üniversite bağlamında oluşan evrensel normlar, bir başbakanın üniversiteyi şu ya da bu nedenle ziyaret edebilmesinin ve nedeni ne olursa olsun üniversite öğrencileri tarafından protesto edilebilmesinin demokrasinin gereği olarak kabul edilmesini öngörmektedir. Ancak ne yazık ki, bizzat Başbakanın ve Başbakanın linç kampanyasına katılan üniversite yönetimlerinin yaptığı değerlendirmelerden anlaşılıyor ki, demokratik hassasiyetler ve demokratik kabuller iktidar çevrelerinin toplumsal ve politik algısı arasında yer almamaktadır. Başbakanın tavır ve sözlerinde cisimleşen algı, vatandaşların tebaa olarak görüldüğü, ‘tek adam diktası` hedefinin belirleyici olduğu, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı tepki gösterilmesinin yasaklandığı ya da şiddetle bastırıldığı, üniversitelerin bilimin değil siyasi iktidarın emrinde bulunduğu bir modeli işaret etmektedir. Siyasi iktidarın aykırı tek bir sese, muhalif kesimlere, iktidarın politik yaklaşımıyla örtüşmeyen üniversite yönetimlerine, iktidarın kürsüsü olmayan medyaya tahammülü yoktur; ODTÜ`de yaşanan ve sonrasında başlayan tartışmaların izahı budur. Ancak asla unutulmamalıdır ki, ne özerk-demokratik üniversite talebinden vazgeçilecek, ne demokratik öğrenci muhalefeti etkisini kaybedecek ne de ODTÜ ve ODTÜ`lüler yalnızlaştırılabilecektir; Türkiye tarihi bunun tanığıdır. |